0 Oy
Vücutta beyinden yumurtalıklara kadar hemen hemen tüm organlarda görebildiğimiz çok değişik boyutlarda olabilen içi sıvı dolu torbacıklara KİST diyoruz. Kistleri içleri su ile doldurulmuş balonlara benzetebiliriz.
İçindekiler
Kist Oluşumuna Neden Olan Durumlar Nelerdir?
Kist oluşumu vücuttaki herhangi bir rahatsızlığa işaret edebildiği gibi, sadece vücut tarafından atılamayıp biriktirilen kan (hematom), yağ erimesi ve irin artıklarından kaynaklı olarak da meydana gelebilmektedir. Böyle olmakla birlikte, kistlerin bazıları ya doku içerisinde meydana gelen boşalmalar sonucu (polikistik böbrek hastalığı, polikistik over gibi) oluşabilmekte, ya da Von Hippel Lindau hastalığı gibi doğuştan kalıtsal hastalık halinde ortaya çıkabilmektedir. Bazı kistlerin oluşumları ise, geçirilmiş operasyonlar, travmalar ya da söz konusu enfeksiyonlar sebebiyle meydana gelebilmektedir. Kist tanısı konulan durumların çoğunluğunda ise, kist oluşumunun belirli bir nedene bağlı olmadan meydana geldiği gözlemlenmektedir.
Bu doğrultuda;
Kist oluşumuna sebep olan durumları genel olarak şu şekilde sıralayabilmekteyiz;
- Genetik faktörler ya da doğuştan sebepler
- Vücuttaki salgı bezlerinin boşaltım kanallarının tıkanması
- Vücuttaki hücrelerde yaşanan hücresel deformasyonlar ve hücre ölümü sonucu biriken materyal
- Tümör oluşumları
- Enfeksiyon ya da daha önce geçirilmiş operasyonlara bağlı odacıkların (kompartmanların) oluşması ve içlerinde sıvı kalması (Bunlara daha çok yalancı kist – psödokist- denilir)
- Vücutta kronik hale gelen iltihapların yaptığı salgıların dokular arasında kalması
- Embriyo gelişimi sırasında ortaya çıkabilecek anomali durumları
- Vücuttaki parazitler
- Yaralanma, zedelenme ya da travmalar
- Vücudun herhangi bir yerindeki kanallarda oluşan tıkanıklıklar sonucu sıvı birikmesi
Kistin Belirtileri Nelerdir?
Kistler genellikle yavaş yavaş geliştikleri için çoğunlukla ağrı yapmazlar, ancak çok büyüyerek bası yaptıkları zaman belirti verirler. Çok nadiren birtakım başka hastalıklarında belirtisi olarak karşımıza çıkabilmektedirler.Çoğu zaman başka bir sebeple yapılan tetkikler sırasında rastlantısal olarak ortaya çıkarılırlar.
Kist Tanısı Nasıl Konulur?
Kist tanısını en iyi koyduran tanı yöntemi ultrasonografi (USG)dir. Ancak bazen buna bilgisayarlı tomografiyi ve EMAR’ı ilave etmek gerekebilir. Çünkü biz hekimler kistleri değerlendirirken; bir kistin içeriğine, birde kisti oluşturan torbacığın duvarına bakar ona göre değerlendiririz. Zira duvarı kalınlaşmış ve içeriği koyu olan kistleri biraz daha ciddi bir şekilde irdelemek gerekir. Bu en çok tiroid kistlerinde görülür, içeriği yoğun olan veya görüntü olarak farklı içerik yapısı gösteren kistler de vakit kaybetmeden ultrason eşliğinde iğne biopsisine başvurmak gerekebilir.
İçeriği basit sıvı görünümünde olan ve ortaya çıktığı organa göre değişmek üzere belli bir büyüklüğün üstüne ulaşarak bası belirtisi gösteren “Basit Kistler” çoğu kez ultrason eşliğinde iğne ile girilip aspire edilmek suretiyle boşaltılarak tedavi edilebilirler. Basit kist olarak tanımlanan kistler çoğunlukla memede, karaciğerde, sıklıkla böbreklerde ve yumurtalıklarda görülmektedir.
İnsan sağlığı açısından en önemli kistler; akciğer,karaciğer, dalak, pankreas ve yumurtalık kistleridir. Özellikle akciğer, karaciğer ve dalakta görülen; kedi ve köpekle temasta olan veya hayvancılıkla uğraşan kişilerde görülen ekinokok dediğimiz parazitin oluşturduğu kistler özellikle bulaşıcı olmaları, zamanla büyüme eğilimi göstererek çıktıkları organın diğer kısımlarına bası yaparak dumura uğratmaları nedeniyle oldukça önemlidirler ve çoğu kez ameliyatla tedavi edilmeleri gerekebilir.
Keza pankreas ve yumurtalık kistlerini de önemsemek gerekir, zira bunların büyük bir çoğunluğu malignite (kanser) kuşkusu taşıdığından veya kansere dönüşme riski taşıdığından daha da önemsenmeli ve sıkı takip edilmelidir. Bunlarda sadece ultrason ile yetinmemeli, gerekirse tomoğrafi ve emar çekilmeli, iğne biyopsisi yapılmalıdır. Çünkü en ufak bir kuşkuda zaman kaybetmeden ameliyata gidilmesi hayati önem arzedebilmektedir. Herşeye rağmen kanser kuşkusu olmayan durumlarda bile kitle ve bası belirtileri ortaya çıkmışsa yine ameliyata gitmek gerekebilir.
Kistlerin tedavileri:
Vücudun her hangibir bölgesinde görülen kistlerin tedavisi de sıklıkla Genel Cerrahi’nin kapsama alanına girmektedir. Kistlere uygulanan değişik tedavi modalitelerinin çoğu genel cerrahinin ilgi alanı içerisindedir.
Kistlere uygulanacak olan tedavi yöntemleri; hastanın genel sağlık durumu göz önüne alınarak saptanmalıdır. Bunun için kist şikayeti ile hekime başvuran hastalar önce ayrıntılı bir şekilde tanı ve tetkik sürecine tabi tutulurlar, bu hekimin hastanın genel sağlık durumuna göre hangi yöntemi seçeceğine karar vermesi için gereklidir. Tıp alanında ve teknolojide yaşanan gelişmeler sonucunda kistlerin tedavisinde de yeni ve farklı yöntemler ortaya çıkmakta, böylece hastanın daha konforlu ve hızlı iyileşmesi sağlanmaktadır.
Yumurtalıklarda görülen kistler; çoğu kez basit veya yumurtanın atılması sonucu geride kalan boşlukta oluşan “follikül kisti” şeklinde karşımıza çıkarlar, çoğu kez müdahale gerektirmezler ve kendiliklerinden kaybolurlar. Aynı zamanda endometriozis kistleri de ilaçla küçültülebilmektedir ancak komplike olanların genellikle ameliyat ile alınmaları gerekmektedir. Keza boyutları 5 santimetrenin üzerine çıkan basit kistlerin de; yumurtalığa zarar verme riski açısından cerrahi müdahale ile alınmaları gerekebilmektedir. Dermoid kistlerin yumurtalıklarda kansere yol açan kitlelere benzemesi sebebi ile ameliyat ile çıkartılarak patolojik tanılarının konulması gerekmektedir.
Kist Ameliyatı Öncesi
Kistler cerrahi müdahale ile alınmadan önce birtakım testlerin yapılmasına ihtiyaç vardır. Kist ameliyatı öncesinde hasta total sağlık taramasından geçirilmelidir. Kistin olduğu bölgede başka kistler olup olmadığının kontrolü için kist ameliyatı öncesinde mutlaka ultrason, tomografi ve/veya MR ve kan testi gibi tetkikler yapılmalı, ameliyat ile alınacak olan kistin iç yapısı, büyüklüğü ve yayılma gibi yapısal özellikleri iyice değerlendirilmelidir. Bu aynı zamanda kistin oluşum nedenlerinin iyi bir şekilde saptanması ve kistin tekrarlama olasılığının minimum düzeye düşürülmesi içinde oldukça etkili olacaktır. Ve nihayetinde; yapılan tetkiklerin sonuçlarının güncel değerler içerisinde olması durumunda hasta ameliyata alınmalıdır. Ayrıca infeksiyon oluşumuna karşı hasta özel bir şekilde korunmalı, ameliyattan 1 saat kadar önce koruyucu olarak uygun bir antibiyotik uygulanmalıdır. Aynı zaman da hasta; ameliyatını yapacak olan doktorun önerilerine eksiksiz bir şekilde uymalı ve halihazırda kullandığı ilaçların listesini ameliyat öncesinde anestezi doktoruna bildirmelidir.
Kist Ameliyatları ve Çeşitleri
Kistlerin ilaç ile tedavisi edilememesi durumunda tedavi için cerrahi girişime baş vurulmaktadır. Kistlerin cerrahi yöntem ile dokudan çıkartılmalarını kist ameliyatı olarak adlandırmaktayız.
Kistler ameliyat ile alınmaya karar verildiğinde hastaya göre hangi yöntemin uygun olacağına karar verip ona göre uygulamaya geçilmelidir. Örneğin böbreklerde görülen kistler ultrason eşliğinde iğne ile boşaltılabildikleri gibi laparoskopik cerrahi ya da robot cerrahisi ile de tedavi edilebilmektedir. Buna kistin büyüklüğüne, yapısına, bulunduğu organa zarar verip vermemesine bakılarak karar verilmektedir. Akciğer kistleri ise açık ya da kapalı şekillerde uygulanabilen cerrahi yöntemler ile tedavi edilebilmektedir.
Son yıllarda en sık kullanılan yöntem; laparoskopik (kapalı) yöntemdir. İyileşme süresinin kısa olması, enfeksiyon riskinin daha az olması gibi avantajlarından dolayı açık ameliyata karşın laparoskopik yöntem; daha çok tercih edilmektedir. Ancak kişi çok kilolu ise ya da kist çok büyük ise açık ameliyat gerekebilmektedir.
Karaciğer ve dalakta görülen ekinokok denen parazitin oluşturduğu “Hidatik Kist” dediğimiz kistlerde dahil çoğu kist ameliyatları son yıllarda sıklıkla laparoskopik yöntemlerle gerçekleştirilebilmekte ve böylece hasta çok daha hızlı bir şekilde iyileşebilmektedir. Aynı zamanda enfeksiyon riskinin az olması açısından da birçok doktor laparoskopik cerrahi yöntemi tercih etmektedir.
Laparoskopik Kist Ameliyatı Nasıl Yapılır?
Laparoskopi, ameliyat esnasında hastaların karın boşluğuna kamera ile girilerek organların karında geniş bir kesi yapılmadan görüntülenebilmesini sağlayan bir yöntemdir.
Kapalı ameliyat olarak da bilinen laparoskopik ameliyat özellikle karında geniş bir kesi açılmamasından ötürü daha az ağrı, hızlı bir iyileşme süreci ve kozmetik açıdan da olumlu bir sonuç gibi avantajlar sağlamaktadır.
Laparoskopik kist ameliyatı genel anestezi altında gerçekleştirilir ve işlem sırasında kullanılan aletlerin tümü teleskopiktir. Bu sayede özellikle basit olan yumurtalık kistleri kolayca alınabilmektedir. İyi huylu yumurtalık kistlerinde çoğunlukla laparoskopik cerrahi yöntem tercih edilmektedir. Hastada köytü huylu kist olması durumunda ise sadece kistin alınması yeterli olmayacağı için rahimin ve çevre dokularında alınması gerektiğinden açık ameliyat uygulanmaktadır.
Laparoskopik operasyon için hastanın kistinin bulunduğu bölge, kistin durumu ve nasıl bir kist olduğu (basit/komplike) önem arzetmektedır. Örneğin; yumurtalıkta görülen kistlerin çikolata kisti mi yoksa polikistik over durumundan kaynaklanan bir kist mi olduğu ayrımı önemlidir. Kistlerin birden fazla olması ve yumurtalıkların derinliklerinde olmaları durumunda çıkartılmaları daha zor olmaktadır. Bu tür kistlerde sağlam olan yumurtalık dokusuna zarar verilmemesi için laparoskopik cerrahi uygulanmaktadır.
Laparoskopik kist ameliyatı, hastanın göbek deliğinin hemen altından yapılan 10 mm’lik bir kesiden sokulan 10 mm çapında bir boru yardımı ile hastanın karın boşluğuna girilerek gerçekleştirilir. Cerrahın gerekli görmesi durumunda açılan başka küçük kesi veya kesiler ile diğer aletler de karın bölgesinden içeri ilerletilebilir. Ameliyat süresi kistin durumuna göre değişebilmektedir
Kist Ameliyatı Sonrası
Kist ameliyatının ardından hasta öncelikle uyanma odasında 1-2 saat kadar bekletilir, değerleri normale döndüğünde ise hasta servis odasına alınır. Kist ameliyatından sonra hastanede kalış süresi bir ya da iki gün olmaktadır. Bu sürede her saat başı hastanın tansiyonu, nabzı ve ateşi ölçülerek kontrol edilmektedir.
Kapalı yani laparoskopik cerrahi ile gerçekleştirilen kist ameliyatları hastanın iyileşme sürecini olumlu yönde etkilemektedir. Karında geniş bir kesi açılması yerine minimal kesilerle tamamlanan kapalı yöntemle yapılan ameliyat, hastanın iyileşme sürecini hem hızlandırmakta hem de ameliyat sonrası sürecin daha ağrısız geçmesini sağlamaktadır.
Laparoskopik kist ameliyatı sonrasında hastaların dikkat etmesi gereken hususlar ise şu şekilde sıralanmaktadır:
- Ağrıların olduğu süreçte doktorun önerdiği ağrı kesiciler basit görülerek bunların dışına çıkılmamalıdır.
- Titreme, gaz çıkaramama, mide bulantısı gibi semptomların görünmesi halinde doktora bilgi verilmelidir.
- Ameliyat sonrasında beslenme diyet uzmanının önerileri doğrultusunda olmalıdır.
- Tam iyileşme sağlanana kadar cinsel ilişkiye girilmemelidir.
Yorum Yap
İletişim Bilgileriniz Hiçbir Şekilde Paylaşılmayacaktır. * lı Alanları Doldurmak Zorunludur.